Mektubun var #merhaba ufaklık

 

   



      Merhaba Ufaklık;

   Ufaklık dememe umarım kızmamışsındır. Ne de olsa 12,5 santimetresin. Düşünebiliyor musun? Bir cetvelin yarısı bile değilsin. Ama anlaşılan gücün kuvvetin yerinde. Anneme attığın tekmelerin hesabını sormaya az kaldı.

   Bir kardeşim olacağını öğrendiğim an ki hislerimi tarif edemiyorum. Beklenmedik bir haber birini ancak bu kadar sevindirebilirmiş. Bir insanın içi ancak bu kadar sıcak olabilirmiş… Öğrendim.

   Aslında itiraf etmeliyim kalbime dokunmayı başarabilen başka biri daha var. Dur! Dur!… Hemen kıskanma… Bu arkadaşımı seninle de paylaşacağım. Çünkü o herkese yetecek kadar büyük biri.

   Evet, bahsettiğim kişi kitaplar. Kızarlar belki kuru kuru söylememe. En iyi arkadaşlarım onlar. Şimdiden tanışmak istediler seninle. Kıramadım elbet. Söyleyeceklerime kulak ver bakalım… Ufaklık…

   Tüm hikaye raflardaki bir kitabın sana göz kırpmasıyla başlar. Ya kapağı, ya başlığı, ya da kokusu çeker seni. Ama çekim bu… Kapılırsın… Satırların arasında gezinmek hoşuna gider. Gezinti uzar bu yüzden. Ve sona geldiğinde uyanırsın rüyadan. Ama hep tebessümle hatırlarsın.

   Kitap dediğin şey sadece haz vermez insana; seni geliştirir, yetiştirir. Hem de bu işi öyle iyi yapar ki gelişmişlik deryasına çıktığında sayfaları çevirirken çıkan küçük esintilerin birleştiğini ve seni istediğin adaya götürdüğünü görürsün. Denizin kokusu da tanıdık gelecek merak etme.

   Bir de destek oluşu vardır onların. Yeri geldiğinde süzülen yaşlarının akıttığı mürekkebi, gurbetteyken vatan kokan sayfaları vardır. Arkadaşının omuzları kadar rahat ve anne kucağı kadar sıcak…

   Mutlu anlarını da paylaşırsın onunla. Ya da onunla mutlu olursun. Kahkahaların satırlarda yankılanır. Sohbetin doruğuna varırsın. Başka yerde bulamazsın. Tekrar tekrar başa alırsın…

   Kitapların kişiliğimize olan faydalarını es geçmek haksızlık olur. Kitaplardaki karakterlerin rehberliğinde törpüleriz yanlışlarımızı. Empati yapmayı öğreniriz. Ya da en önemlisi öğrenmeyi öğreniriz.

   Ecdadını hatırlarsın. Gurur duyarsın. Ders çıkarırsın. Ulubatlı Hasan ‘la beraber bayrağı surlara sen dikersin. Viyana kapılarına dayanırsın. Mondros’ un imzalandığı odada köşede beklersin, Büyük Taaruz’ a saklarsın kaynayan kanını. Ve gösterirsin vatan dediğin bir toprak parçası değil. Bağımsızlık dediğin kolay kazanılan bir şey hiç değil… Kitaplar sana bunları yaşatır…

   Ve en önemlisi… Bir de o kitap var. O… Eşi benzeri olmayan kitap. Merhametlilerin en merhametlisi tarafından yazılmış olan kutsi. Birkaç ayet okuyunca bile kalpleri hafifleten… Eline aldığın an; semaya açılmış titrek elleri, ürkek kalpleri hissettiren… Tövbeleri fısıldayan… Ders çıkarmamız için nice kıssaların yer aldığı, ezgisi büyüleyen Hikmet. Kur’ an-ı Kerim… Kayyim…

    Tüm bu sebeplerden ötürü bir an önce onlarla tanışmanı istedim. Allah kelamını bilmeni,  Kur-an’ ı yaşamının merkezine koymanı, romanlardaki betimlemelerin zihninde hayat bulmasını, tarihimizi okuyarak öğrenmeni, fıkralarda gülmeni, şiirlerde duygusallaşmanı… Tüm bu duyguları tatmanı istedim… En iyi arkadaşını ben seçmek istedim…

   İşte böyle küçük kardeşim. Kitap dediğimiz şey budur. Herkesi içine alacak kadar büyük bir düzen. Büyüdüğün zaman bu sarayın kapılarını ardına kadar açık bulacaksın. Ve unutma! Kitap okuyorum çünkü hayat dediğimiz yolda yürürken yanımda onların da geldiğini biliyorum. Arkamdaki arkadaş, yanımdaki sırdaş ve önümdeki rehber… Asla beni bırakmalarından korkmuyorum. ÇÜNKÜ ONLARI ASLA BIRAKMAM…

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalemimden mısralar #2

Mektubun var #bilin istedim